Havada bulut yok bu ne dumandır (Yemen Türküsü)
Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölüm yok bu ne figandır
Şu Yemen elleri ne de yamandır
Anom yemendir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Muş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir
Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasında acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var
Anom yemendir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Huş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir
Kışlanın önünde çalınır sazlar
Ayağım yalnayak yüreğim sızlar
Yemene gidene ağlıyor kızlar
Anom yemendir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Muş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir
Yöre: Muş
Kaynak kişi: Duriye Keskin
Derleyen ve notaya alan: Muzaffer Sarısözen
Seslendiren: Safiye Ayla
Mahlede ölüm yok bu ne figandır
Şu Yemen elleri ne de yamandır
Anom yemendir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Muş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir
Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasında acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var
Anom yemendir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Huş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir
Kışlanın önünde çalınır sazlar
Ayağım yalnayak yüreğim sızlar
Yemene gidene ağlıyor kızlar
Anom yemendir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Muş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir
Yöre: Muş
Kaynak kişi: Duriye Keskin
Derleyen ve notaya alan: Muzaffer Sarısözen
Seslendiren: Safiye Ayla
Not 1: Burası Muş'tur, burası Huş'tur konusu uzun süre tartışma konusu olmuştur, konunun uzmanları Muş olduğu konusunda karar vermişlerdir. Wikipedia'da ise türkünün yöresinin Elazığ olduğu yazıyor ama kaynak kişi olan Duriye Keskin Muş bölgesinde bir mahalli sanatçıdır, dolayısıyla Muş türküsü olması ihtimali çok daha yüksektir.
Not 2: Sayın Ayşe Hür'ün Radikal gazetesinin internet sitesinde yayınlanan makalesinin son bölümünü aşağıya aktardım;
YEMEN TÜRKÜSÜ KİME AİT?
Yazıya Yemen türküsüyle başlamıştım, Yemen türküsüyle bitireyim. 1990’dan itibaren “Havada Bulut Yok” adıyla ünlenen türkünün Muş’a mı yoksa Elazığ’a ait bir türkü mü olduğu konusunda bir savaş yürüyor. TRT’nin kaynaklarına göre, 1944 yılında Anadolu’yu gezerek derlemeler yapan Muzaffer Sarısözen, Halil Bedii Yönetken ve Rıza Yetişen'den oluşan ekip tarafından, Duriye Keskin adlı Muşlu bir mahalli sanatçıdan derlenen türküyü notaya Muzaffer Sarısözen notaya geçirmişti.
Şemsettin Taşbilek Elazığlı bir araştırmacı ise türkünün 1936 tarihli Elaziz Halk Türküleri ve Oyunları adlı kitapta hem notalarıyla hem de orijinal metniyle Harput türküsü olarak yer aldığını ileri sürdü. Yazara göre kitap zamanın Elaziz Valisi Tevfik Gür başkanlığındaki Ferruh Arsunar, Sadi Günel ve Hafız Osman Öge'nin içinde yer aldığı Elaziz Halkevi 1936 yılı Sanat Komitesi'nce derlenmiş olup İstanbul-Beyazıt Kütüphanesi' nde 47950/5 numara ile kayıtlıydı.
Harput türküsüdür diyenler, “Burası Muş'tur, yolu yokuştur" şeklindeki nakaratta yer alan Muş ifadesinin aslında Yemen’de bulunan Huş veya Simuş adlı bir yerleşim yerinin adının, yanlış yazılması suretiyle kayıtlara geçtiğini, dolayısıyla nakarattan hareketle türküyü Muş’a maletmenin yanlış olduğunu söylüyorlardı. Bu iddianın kaynağı ise yıllar önce Yemen’e bir seyahat yapmış olan ve güya burada Huş diye bir yer olduğunu öğrenen Barış Manço idi. Manço çok inandırıcı bulunmuş olmalı ki, TRT türkünün künyesini “Eski Türkçeyle yazılırken -h- harfinin üstündeki nokta unutulmuş da onun için Muş, Huş olmuş.” diye düzeltti. Bu düzeltmeyi yapanların, Eski Türkçe bildikleri şüpheliydi çünkü, üzerinde nokta olan Hı harfinden nokta kaldırılınca M olmaz, Ha diye okunurdu. Bu kesime göre “zaten Muş’un yolu yokuş falan da değildi.” Tartışmaya Yücel Paşmakçı, Musa Eroğlu, Mehmet Özbek gibi halk müziği ustaları girdi. Bu kişiler haklı olarak “Burası Huş’tur” veya “Burası Simuş’tur” şeklindeki nakaratın, ancak türkü Yemen’de yakılmışsa manalı olacağını, o zaman da “Giden gelmiyor, acep ne iştir” sözünün anlamsız olacağını söylediler. Ayrıca Muşlular, “1950’li yıllara kadar Kurtik Dağı’nın yamaçlarındaydı. Bitlis’ten kaleye çıkan yol 45 derece eğimliydi” dediler. Sonunda Muş Valisi bir Mülkiye Müfettişine rapor bile hazırlattı. Rapora göre, türkü kesinlikle Muş’a aitti. Ancak müfettişin bu sonuca varırken kullandığı argümanların bilimsel hiçbir yanı yoktu.
TÜRKÜLER HEPİMİZİNDİR
Muşluları ve Elazığlıları üzmek istemem ama türküler kimsenin malı değildir. Toplumun malıdır. Yazanı, yazıldığı tarih hatta tam olarak yazılış nedeni de bilinmez. Zaman içinde değişim gösterir, bazı kavramlar değişir, telaffuz farkları ortaya çıkar. Coğrafyadan coğrafya dolaşırken, içerik ve melodi değiştirir. Yukarıda linkini verdiğim yazımda “Çanakkale İçinde Vurdular Beni” türküsünün serüvenini anlatmıştım. Yemen türküsünün de benzer bir hikayesi vardır mutlaka. Erik Jan Zürcher’in dediği gibi “Yemen türküleri adeta bir tür oluşturur ve özellikle Suriye, Filistin ve Mezopotamya'daki birlikler arasında çok benimsenir. En azından bir düzine Yemen türküsü vardır. (…) Bu türkülerde dile getirilen duyguların pek öyle çarpıcı bir orijinalliği yoktur ama çok şey anlatırlar. Bunlar kahramanlık ve yurtseverlik türküleri değildir. Yine bu türküler aynı dönemlerde Batı'daki cephelerde ortaya çıkan (…) popüler şarkılardaki inatçı kararlılığı da anlatmazlar. Bunlarda esas olarak dile getirilen, sıla hasreti, ümitsizlik, kötü kader ve kurban edilme duygusudur. Bu türküleri söyleyen insanların gözünde silah altına alınma bir ölüm cezasıdır. Türküler aynı zamanda bir tevekkül atmosferini de canlandırırlar. Belki de Osmanlı askeri birliklerinde var olan görece yüksek moralin kökeni bu kaybedecek hiçbir şeyin olmadığı duygusundadır. Belki de onlara, o kerte üstün düşman güçleri karşısında -özellikle savunma durumunda- bu kadar iyi dövüşme yeteneğini veren budur.”
Sözümü Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun dizeleriyle bağlayayım: “Ah bu türküler/Köy türküleri/Dilimizin tuzu biberi/Memleket ahvalini onlardan sor/Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen’i/Ben türkülerden aldım haberi/Ah bu türküler hilesiz hurdasız…”
Not 2: Sayın Ayşe Hür'ün Radikal gazetesinin internet sitesinde yayınlanan makalesinin son bölümünü aşağıya aktardım;
YEMEN TÜRKÜSÜ KİME AİT?
Yazıya Yemen türküsüyle başlamıştım, Yemen türküsüyle bitireyim. 1990’dan itibaren “Havada Bulut Yok” adıyla ünlenen türkünün Muş’a mı yoksa Elazığ’a ait bir türkü mü olduğu konusunda bir savaş yürüyor. TRT’nin kaynaklarına göre, 1944 yılında Anadolu’yu gezerek derlemeler yapan Muzaffer Sarısözen, Halil Bedii Yönetken ve Rıza Yetişen'den oluşan ekip tarafından, Duriye Keskin adlı Muşlu bir mahalli sanatçıdan derlenen türküyü notaya Muzaffer Sarısözen notaya geçirmişti.
Şemsettin Taşbilek Elazığlı bir araştırmacı ise türkünün 1936 tarihli Elaziz Halk Türküleri ve Oyunları adlı kitapta hem notalarıyla hem de orijinal metniyle Harput türküsü olarak yer aldığını ileri sürdü. Yazara göre kitap zamanın Elaziz Valisi Tevfik Gür başkanlığındaki Ferruh Arsunar, Sadi Günel ve Hafız Osman Öge'nin içinde yer aldığı Elaziz Halkevi 1936 yılı Sanat Komitesi'nce derlenmiş olup İstanbul-Beyazıt Kütüphanesi' nde 47950/5 numara ile kayıtlıydı.
Harput türküsüdür diyenler, “Burası Muş'tur, yolu yokuştur" şeklindeki nakaratta yer alan Muş ifadesinin aslında Yemen’de bulunan Huş veya Simuş adlı bir yerleşim yerinin adının, yanlış yazılması suretiyle kayıtlara geçtiğini, dolayısıyla nakarattan hareketle türküyü Muş’a maletmenin yanlış olduğunu söylüyorlardı. Bu iddianın kaynağı ise yıllar önce Yemen’e bir seyahat yapmış olan ve güya burada Huş diye bir yer olduğunu öğrenen Barış Manço idi. Manço çok inandırıcı bulunmuş olmalı ki, TRT türkünün künyesini “Eski Türkçeyle yazılırken -h- harfinin üstündeki nokta unutulmuş da onun için Muş, Huş olmuş.” diye düzeltti. Bu düzeltmeyi yapanların, Eski Türkçe bildikleri şüpheliydi çünkü, üzerinde nokta olan Hı harfinden nokta kaldırılınca M olmaz, Ha diye okunurdu. Bu kesime göre “zaten Muş’un yolu yokuş falan da değildi.” Tartışmaya Yücel Paşmakçı, Musa Eroğlu, Mehmet Özbek gibi halk müziği ustaları girdi. Bu kişiler haklı olarak “Burası Huş’tur” veya “Burası Simuş’tur” şeklindeki nakaratın, ancak türkü Yemen’de yakılmışsa manalı olacağını, o zaman da “Giden gelmiyor, acep ne iştir” sözünün anlamsız olacağını söylediler. Ayrıca Muşlular, “1950’li yıllara kadar Kurtik Dağı’nın yamaçlarındaydı. Bitlis’ten kaleye çıkan yol 45 derece eğimliydi” dediler. Sonunda Muş Valisi bir Mülkiye Müfettişine rapor bile hazırlattı. Rapora göre, türkü kesinlikle Muş’a aitti. Ancak müfettişin bu sonuca varırken kullandığı argümanların bilimsel hiçbir yanı yoktu.
TÜRKÜLER HEPİMİZİNDİR
Muşluları ve Elazığlıları üzmek istemem ama türküler kimsenin malı değildir. Toplumun malıdır. Yazanı, yazıldığı tarih hatta tam olarak yazılış nedeni de bilinmez. Zaman içinde değişim gösterir, bazı kavramlar değişir, telaffuz farkları ortaya çıkar. Coğrafyadan coğrafya dolaşırken, içerik ve melodi değiştirir. Yukarıda linkini verdiğim yazımda “Çanakkale İçinde Vurdular Beni” türküsünün serüvenini anlatmıştım. Yemen türküsünün de benzer bir hikayesi vardır mutlaka. Erik Jan Zürcher’in dediği gibi “Yemen türküleri adeta bir tür oluşturur ve özellikle Suriye, Filistin ve Mezopotamya'daki birlikler arasında çok benimsenir. En azından bir düzine Yemen türküsü vardır. (…) Bu türkülerde dile getirilen duyguların pek öyle çarpıcı bir orijinalliği yoktur ama çok şey anlatırlar. Bunlar kahramanlık ve yurtseverlik türküleri değildir. Yine bu türküler aynı dönemlerde Batı'daki cephelerde ortaya çıkan (…) popüler şarkılardaki inatçı kararlılığı da anlatmazlar. Bunlarda esas olarak dile getirilen, sıla hasreti, ümitsizlik, kötü kader ve kurban edilme duygusudur. Bu türküleri söyleyen insanların gözünde silah altına alınma bir ölüm cezasıdır. Türküler aynı zamanda bir tevekkül atmosferini de canlandırırlar. Belki de Osmanlı askeri birliklerinde var olan görece yüksek moralin kökeni bu kaybedecek hiçbir şeyin olmadığı duygusundadır. Belki de onlara, o kerte üstün düşman güçleri karşısında -özellikle savunma durumunda- bu kadar iyi dövüşme yeteneğini veren budur.”
Sözümü Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun dizeleriyle bağlayayım: “Ah bu türküler/Köy türküleri/Dilimizin tuzu biberi/Memleket ahvalini onlardan sor/Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen’i/Ben türkülerden aldım haberi/Ah bu türküler hilesiz hurdasız…”
Okul korosunda söylüycem çok teşekkür ederim
YanıtlaSilÇOKKKKKKKK TEŞEKKÜR EDERİM :))))))) ÇOKKKKKKKKKK İŞİME YARADI...
YanıtlaSilAllah razı olsun.
YanıtlaSilTeşekkürler bana söyliceğim şarkıyı buldunuzzzz
YanıtlaSilarkadaşlar şarkı artık okullarda değişik söyleniyor :Havada bulut yok bu ne dumandır
YanıtlaSilmahlede ölüm yok bu ne şivandır
şu yemen elleri nede yamandır
ah o yemendir gülü çemendir
giden gelmiyor acep nedendir
burası huştur yolu yokuştur
giden gelmiyor acep ne iştir
kışlanın önünde redif sesi var
bakın çantasında acep nesi var
bir çift potin ile bir de fesi var
"Duriye Keskin Muş bölgesinde bir mahalli sanatçıdır" ... Mus lu oldugu icin tarafli davranmis olabilir. Mus Ovasinda yokuslu yol yoktur.. Ayrica Yemen Turkusunun bircok kaynakta notalari vardir ve " burasi hustur diye gecer". Turku Osmalinin son donemlerinde Elaziz den giden askerlere bir agit olarak cikmistir ve gunumuze kadar gelmistir.
YanıtlaSilBence çık güzel 😊😊
YanıtlaSilBütün okula kemanla calcam bunu arkadasimla cok ihtiyacım vardi cok sağolun TEŞEKKÜR EDİYORUM. ......
YanıtlaSilbunu söyliycem çok güzel teşekkürler
YanıtlaSilarkadaşlar çok güzel ama bazı yerlerde yanlış yazılmış ve bu türkü muş yöresine ait değildir elazığ yöresine aittir
YanıtlaSilBu türküde 1. Dünya savaşında hicaz-yemen cephesindeki askerlerimizin ingilizler tarafından canice öldürülerek katledildiği yer olan Huş’u anlatıyor. Muş değil yani
YanıtlaSilMuş türküsü TRT arşivine bakın ezbere yazmayın huş değil
SilEVet🤤
SilMuştur değil huştur olması lazim çünkü yemen nerde muş nerde
YanıtlaSilBu türkü Muş türküsü ayrıca muş yolunda yokuşta var ovada var hatta vadide var dolayısıyla bu türkü huş değil muştur seslendiren Duriye keskin ise muşlu mahalli bir sanatçı sevgiler
YanıtlaSilHicaz-Yemen cephesine savaşa giden askerler için yazılan bir agit, türküdür. Be bu cepheye "huş" denilen yerden geçerek gidiliyor ve huş da elazığ'a bağlıdır. Yanı demem o ki muş değil huş'dur.
YanıtlaSilGüzel parça 👏🏻👏🏻👍🏻
YanıtlaSilÇok güzel
YanıtlaSilÇok teşekkür
YanıtlaSilHayatımı buldum
YanıtlaSilçok güzel bir türku**************Eskı bir tarhmızi anlatıyor**sayğlar kerkükten
YanıtlaSilTek kelimeyle harika
YanıtlaSilAllah razi olsun cok isime yaradi odev icindi
YanıtlaSilTEŞEKKURLERRRRRRRRRR
yemen türküsünün piyano notalarını paylaşırmısınız rica etsem
YanıtlaSilyorumları okudum,, tamamı kaynaksız,,,,, buşra hanım 1. dünya savaşına katılmışsın gibi kestirmeden hırsızlık yapmayın. bakın orda REDİP alayı yazıldır onudamı değiştireceksiniz....derki,,ŞU DAĞIN ARDINDA REDİP sesi var,, bu redip alayı muş kurtik dağın yakın bir alaydır.bu alay komple yemene savaşa gider ve geri gelmez..o geri gelmeyen şehitlerimizedemi saygınız yok ...bu türkü ,,muş muzaffer sarı sözen tarafından nota edilmiş ve muş lu sanatçı duriye keskin tarafından okunmuş,,, ŞİMDİ BU TÜRKÜYÜ HUŞA MAL ETMEYE ÇALIŞANLAR GİTSİN HUŞ ÜZERİNE BAŞKA BİR ,DERLEYİCİ VE SANATÇI BULSUNLAR DA AKŞAMA KADAR HUŞ DESİNLER.....bazı yorumcular muşun yolunun yokuş olmadığını yazmışlar onlar muşa hiç gitmemişler...muş o tarihte yerleşim yeri kale mahallesidir tamamen yolu yokuştur....bakın bu türkü 2 veya 3 kıta değildir 16 kıtadır..türküye dahil olmayan 2 kıta okumalısınız.1.MONGOK suları ovaya bakar,Ağam asker olmuş yüreğim yakar,,Gözlerim kan çanak ağama bakar.bu kıtada MONGOK muşun alayıdır.2. KARASU uzanır sıra söğütler,Yüzbaşım oturmuş aske öğütler,,YEMENe gidiyor baba yiğitler.KAARASU muş ta bir akarsudur..ve ayreten türküde sadece muş şivesi geçer..mahalle değil, MEHLE,, yas yada ağıt değil,,ŞİVAN,,,çimen değil ÇİMEN,,kep değil FES..ayreten türkünün 19340 yılında muşlu NURİ YAMAN yazmış mahalli sanatçı duriye keskin seslendirmiş derlemesini muzaffer sarı sözen yapıştır..BURASI MUŞTUR....ama orasını bilmem..
YanıtlaSilEvet çok güzel ve anlamlı
YanıtlaSilSizden birşey rice etsem bu türkü yarım söyleniyor tamamı olarak nasıl bulabilirim